30 Ekim 2015 Cuma

İşçi (Talim Alanı)


   Dinlediğin müziğin mayışıklığı ile bazen gömülürsün oturduğun koltuğa. Bir el gelir tutunur önündeki tutunma yerlerine. Ellerine bakarsın. Tırnak araları dolmuş, kapkara! Elinin üstü nasırlaşmış. Avuç içleri kim bilir ne alemde!

   Yüzünü görmezsin çoğu zaman. Kafanı kaldırıp bakmaya değmez çünkü. Kiminin saçları beyazlamış. Kiminin beyazlatacak saçı kalmamış. Küçük yaşlardan beri çalışmaktan çökmüş omuzları çoğunun. Yüzleri alın teri ile yıkanmaktan kararmış. Helal rızk peşimde sürmüşler ömür atlarını bunca sene. Atı dehle dikçe beden çökmüş, ruhları yavaşça sönmüş. Sallanırken otobüste sağa sola zifiri karanlık yolları izler gözleri. Yürekleri daraltan bir kasvet var havada. Ufuk çizgisi gibi sonu görülmeyen İstanbul trafiği...

   Bazende iki keş biner otobüse. Damarlarında uyuşturucu madde cirit atanlardan. Gözler kan çanağı. Ayakta durmaya mecalleri yok. Zeka seviyesi beş yaşına kadar düşmüş yada içgüdüyle hareket ediyorlar. Kestirmek güç.

   Sonra iniyor benim gariban işçim. İniyor ve elindeki erzak torbaları ile yürümeye başlıyor. Bilmiyor ki satın aldığı ne varsa onlara para vermiyor. Para denen şeyi kazanmak için zamanını harcıyor. Aslında aldığı her şey için hayatından veriyor. Benim saçları beyaz, elleri nasırlı gariban işçim. Ailesini doyurabilmek için ömrünü, yağ misali atıyor hayat denen kızgın tavaya... Kendi yağında kavruluyor...

Mr Anonim.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder